5 Kasım 2010 Cuma

Ömür Dediğin..

Bugün yine lay-lay-lom bir şekilde nette gezerken, Davut Topcan isimli birinin vefat ettiğini gördüm. Friendfeed'de, tanıyan herkes onunla ilgil bir feed açmaya başlamıştı. Daha önce birkaç feed'ini görmüşlüğüm vardı ama kim olduğunu bilmediğim için biraz blogunu felan kurcaladım. 2007'den beri kanser hastasıymış ve bu dönemde tuttuğu bir blogu var. Bir kaç yazısını okuduktan sonra, geçmişte yaşadıklarımı düşünmeye başladım. 2007 yılında dedemi, 2008'de ise halamı kaybetmiştim. 2007'de halam kanser olmuştu. Dedemin vefatının arka planında da bu yatıyordu galiba. Daha kanser olduğunu öğrendiğimiz ilk hafta, dedem işyerinde çay yaparken, çaydanlığa su yerine tiner koymuş, bacağı yanmıştı. Dalgınlığının sebebi, kızı için duyduğu üzüntüydü heralde. 45 gün kadar ameliyatlarla dolu bir hastane serüveninden sonra dedem vefat etti. O sırada halam kemoterapi alıyordu. Zamanla halamın durumu da kötüye gitti ve daha 1 sene olmadan bu sefer de onu kaybettik.

Ömrüm boyunca hastanelerden nefret ettim. İnsanların hasta hallerini görmek istemiyorum hiçbir zaman. Ama hepsi insanın, bu hayattaki imtihanı. Herkes için bir ölüm sebebi tayin edilmiş. Belki hastalık bunlardan en güzeli. Çektiğiniz sıkıntılar günahlarınıza kefaret oluyor çünkü. Ölmeden önce, kendini affetirebilmek için son bir fırsat gibi sanki..

Ölüme hazır mıyım diye düşünmeye başladım.. Şimdi ölsem, acaba ne kadar günahım var, ne kadar sevabım var, O'nun rızasını ne kadar kazabilmişim? Hesaba çekiilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz... Çekiyorum ve battığımı görüyorum... Cennet ucuz değil... Öyle inanmakla, kalbin temiz olmasıyla pek olmuyor. İbadetlerim, hele ki namazlarım ne alemde? Ölen herkes ne yazık ki cennete gitmiyor, O'nun rızasını almış bir şekilde ölmüyor. Kendimizi kandırmamamız lazım. O'nun merhameti boldur amenna ama eli boş da gidilmez ki O'nun huzuruna..

Kefenin cebi yok derler ya, aslında var! Kefenin görmediğimiz bir cebi var. İçine ibadetlerinizi, O'nun için, O istedi diye yaptığınız işleri koyuyorsunuz. Zaten ömrümüzü kefenin tamamı olarak düşünürsek, yaptığımız hayırlı şeyler de o kefende ancak bir cep kadar yer kaplar -ya da kaplamaz bile-..

Tertemiz geliyoruz ama ömür dediğin şeyde kirleniyoruz, kirletiyoruz. Hadi bakalım, bugünden sonra ölüme hazırlanalım. Farzedelim ki bugün, ölümcül bir kansere yakalandık ve ÖLECEĞİZ. Bugünden sonra artık bir kanser hastası gibi yaşayalım. O'nun huzuruna çıkacağımız güne adam-akıllı hazırlanalım... Yatsıyı kılmayan varsa yatmadan kılsın !!!