Evet nolmuş? :P
Nedendir bilmem ama erkekler duygusal olamaz gibi bir hava var toplumun genelinde. Hele ağlamaya hiç ama hiç hakları yoktur. Ya kızar ya da güler. Başka bir alternatif yok :)) Şaka bir yana, bu duygusallık meselesine kafa yorasım geldi bu gece. Blogumu okuyanlardan, benimle sohbet edenlerden öğrendiğim kadarı ile duygusal biriymişim :)
Kimisi burca yorar bunu, kimisi aileye, kimisi şuna buna... Yaratılıştan gelen bir duygusallık vardır evet ama bence duygusallığın büyük kısmı sonrada ediniliyor. Bir nev'i öğreniliyor diyebiliriz. Yani en azından benim için öyle oldu. Zaman içinde insan, çevresi, okudukları, izledikleri, yaşadıkları ile değişiyor. Ben de duygusallık yönünde bir değişime uğradığımı düşünüyorum.
Benim hizmetten olduğu herkes bilir (bilmeyenler de öğrenmiş oldu). Lise birinci sınıfta iken bir haftasonu yine abilerde kalıyorduk :) Mevlit kandiliydi heralde, eve esnaflar felan gelmişti. Sohbet mohbet derken bi CD taktılar. Nurullah Genc'in yağmur şiirini nasıl yazdığını anlattığı video (bkz:
link) Işıklar kapalı, tv ekranına bakıyoruz. Biraz izledikten sonra baktım bizim abi gözlerini siliyor, bi başkası başını eğmiş ağlıyor felan... Lan noluyo dedim kendime. Ne var bunda ağlayacak amma duygusal adamlar bunlar diye düşünüyordum. O gün anlamamıştım niye ağladıklarını. Bizim abi gurbette ya anasını özledi felan gibi saçma şeylere yormuştum :) Yoksa bi insan nasıl ağlar ki...
Bu olayı hayatımdaki kilometre taşlarından birisi olarak alabilirim aslında. Sonraları ben de abi oldum, ben de ağlamayı öğrendim :) Öyle ki her gece ağladığım olurdu (utanma smileyi) Aslında utanacak bir şey olduğunu da düşünmüyorum. Asıl ağlamayanlar utanmalı durumundan. Efendimizin dediği gibi, "yaşarmayan gözden Allah'a sığınırım" Ağlamayı unutmuşuz(ya da unutturulmuş) meğersem. Tabiri caiz ise kütük olmuşuz. Maneviyatı sadece 5 vakit namaz bir de sonunda "allaam bana ev ver, araba ver, iş ver, para ver" şeklinde yapılan duadan ibaret sanıyoruz. Bir damla göz yaşı, cehennemin alevlerini söndürebilir...
Duygusalım evet :) Ara sıra ağlarım evet :) Eskiden daha sık ağlardım ama aktif hizmetten çekilince ağlayacak derdim de kalmadı :( Derdi olan ağlar ama her dert te ağlatmaz adamı. Derdi para olan, mal-mülk olan ağla(ya)maz. Derdi O'nun rızası olan, O'nun sevgisi olan ağlar ancak. O'nun için ağlayan göz cehennem alevlerini görmez...
Neyse efenim ağlamaktan bu kadar bahsettiğim yeter :) Okuyan da bizi sürekli ağlayan biri zannetcek ama nerdeeee :) Asıl konuya gelirsek, duygusal olmak iyi bir şey bence. Duygusallık beraberinde tevazuyu, yumuşak huyu, mütebessimliği de getirir. Karşındaki insana kendini sevdirirsin. Zaten duygusal olduğun için sen de onu seversin. Ohh miss gibi geçinip gidersiniz. Ama bunun tam tersi olduğu durumlar da yok değil. Her iyi hasletin olduğu gibi duygusallığın da sömürüldüğü durumlar olabiliyor. İnsanlar sizi, bazen ciddiye almıyor, bazen anlamıyor, bazen küçük görebiliyor, bazen... bi sürü şey. Bazen kız gibisin bile diyebiliyorlar adama :)) En çok da bu düşündürüyor beni. Harbi harbi öyle mi oluyorum yoksa diye şüphe duymaya başlıyorum :P
Duygusallık konusu böyle bişey işte. Yine içimden gelenleri tam anlatamadığım bir yazı oldu :) Yine Akif'in dedi gibi "dili bağlı kalbimin". Sayfalarca yazabilecek şeyler geçiyor aklımdan ama buraya yazamıyorum. Neyse efenim bir sonraki yazıda ise Tevazu konusunu ele almak istiyorum. O konuda da epey bi sıkıntı var yani :)