24 Ağustos 2010 Salı

Gurbetimsi

Yine çok uzun zaman oldu yazmayalı. Çok istedim  yazayım bişeyler ama bir türlü içimdekiler dışarı çıkamadı. Zihnimde setler var da, düşüncelerim bu setlere taklıp kalıyor, dışarı çıkamıyormuş gibiydi. Bu gece biraz duygusal takılmaya başlayınca, heralde bu gece yazabilirim dedim. Bakalım yazabilecek miyim...

Bugün ismi abla bir blog yazısının linkini verdi. 6 yaşında annesini kaybetmiş birinin, 20 yıl sonra yazdığı bir yazıydı. 25 gündür evden uzak olmamdan dolayı dokundu tabi biraz. Ondan sonra da kendimi bir nevi arabeske bağladım. Gurbet çeken insanlar geldi aklıma. Ben yine şükretmeliyim dedim. Kalacak yerim var, sıkıştığımda para gönderecek dayım var, arayıp soran annem babam var, internetten sohbet edecek ablalarım, abilerim var... Yalnız değilim çok şükür. Ama bir de bunun tam tersi olabilirdi. Çok örneği var, İstanbul'a iş için gelmiş, gurbet çekenlerin. Ya da başka bir amaçla, yerinden ayrılmışların.. Ne tanıdık var, ne para, ne kalacak yer, ne de geride bıraktıklarından bir haber... 

Böyle düşününce arabeske bağlamış oluyorum ama bazen bunları da düşünmek gerekiyor şükretmek için. Bir de çevresi çok kalabalık, parası olan, dünya adına sıkıntısı olmayan ama gurbet çekenler var.. Öyle ki ,ben de bazen bu kadar nimete rağmen kendimi gurbette hissediyorum. Sonra da diyorum ki, galiba her insan aslında bir gurbet hayatı yaşıyor. Her insanın bir özlediği, bir hayal ettiği  şey var. Kimisi için aradığı sevgili, kimisi için ise bundan daha üstün En Sevgili.. Siz de şöyle bir yoklayın bakalım, var mı özlediğiniz bişey? İçinizde gurbet hissi var mı? Bence var ama bazen öyle çok kapılıyoruz ki dünyalık işlere, artık hissedemiyor oluyoruz.

Dünyaya bu kadar kapıldıktan sonra bir anda pat diye o gurbet düşüyor içinize. Bir gece ansızın geliyor yani. Bütün dünya artık sizin için anlamsız kalıyor. Siz sadece O'nu özlüyorsunuz, bir tek O var gerisi yalan oluyor. Böyle anlarda düşünüyorum, aylık 1 milyar dolar kazansam ne olacak? Tamam bunu Allah yolunca harcayınca bir anlamı olacak ama onun için bile olsa bana anlamsız geliyor sanki. Çevremde bir sürü insan olsa, hiç yalnız kalmasam, maddi sıkıtılar çekmesem, beni seven birileri olsa, yani bir insanı mutlu edebilecek herşeye sahip olsam yine de mutlu olmam gibi geliyor. Öyle bir karışıyor ki kafam, herşey anlamını yitiriyor...

Belki de uykum geldi ondan oluyor ama bazen işte böyle anlamsızlık çukuruna düşüyorum, pes ediyorum herşeyden. Tüm ideallerimden, hedeflerimden... Buna belki de yeis denebilir ama o da değil bence.

Dinle neyden ki hikâye etmede,
Hep ayrılıktan şikayet etmede


Mevlânâ'nın mesel dünyasında, ney insanı temsil eder. İnsan da, tıpkı ney gibi, içinde nefes saklamaktadır. İnsanın her sözü, bir özleyişin ve bir ayrılığın ifadesidir. İnsanın iç çekişleri, aslından ayrı olmanın hüznünü, yuvadan uzak olmanın sancısını yansıtır.
Kamışlıktan kopardıklarından beri beni,
Feryadım ağlatır her kadını ve erkeği.


Kamışlık neyin anayurdu ve evidir. İnsan da tıpkı ney gibi cennetten, yani yuvasından ayrılmıştır. Kalbinin ebedî muhabbetle doyduğu cennetten dünya gurbetine sürülmüştür. İnsan kalbi, tıpkı ney gibi, fena ve zevalin, ayrılık ve yokluğun yaşandığı bu dünyada, inceden inceye feryad etmektedir. İnsan ruhu olması gereken yerde değildir; geçmişe ait hüzünler ve geleceğe ait kaygılar, aslında hep bu uzaklığın sözsüz ve sessiz ağlayışından ibarettir.Kaynakwh: Ney Olup Ağlamaktır En Güzel Duamız

Ayrılık parça parça eyledi sinemi,
Anlaşılır eyleyeyim diye aşk derdini.


İnsan duyguları göğsünde açılan yaralar gibidir. Tıpkı neyin göğsündeki deliklere benzer duygular. İnsana üflenen ruh da, bu deliklerle ifade eder kendini. Evden uzak kalmanın derdi, Ebedî Sevgili'den ayrı düşmenin sızısı, insanın kalbinden dışa doğru açılan duygularla sese gelir, söze dökülür.


Her kim ki, aslından uzak ve ayrı kalırsa,
Kavuşma zamanını bekler durur ya.


İnsan, En Sevgili'den uzak olup asıl yurdundan ayrı kaldıkça, kalbi hep bir buluşmanın ardı sıra koşar. Kalbi gurbete razı olmaz, ruhu ayrılığa dayanamaz. Dünyaya razı değildir; sevince ebediyen sevecekmiş gibi sever insan. Sevdiğini, hiç ölmeyecekmiş farzedip öyle sever. Sınırlı bir zamanda sevmek, ölünceye kadar sevmek insan kalbinin işi değildir. Ölümlü dünyada her aşk yarım kalmıştır, belki hiç başlamamıştır insan için. Bir başka yerde, hiç ayrılmamak üzere kavuşacağı zamanı bekler durur. Çünkü onun yurdu burada değil ötelerdedir.

Ben ki her cemiyetin ağlayanıyım,
İyilerin de kötülerin de yârânıyım.


İnsan, dünyada tamamlanmamışlık hissiyle yaşar, her daim eksiği vardır. Eksikliğini çektiği şeyler sayısınca özlemleri vardır. Erişmek istediği ufuklar kadar geniş idealleri vardır. Her nerede olursa olsun ağlar haldedir insan. İyiler de kötüler de aynı hal içredirler ki, hepsine sırdaştır neyin ağlayışı.
 Diye açıklamış Senai Demirci Mevlana'nın beyitlerini

2 yorum:

  1. s.aleyküm. çok güzel bi paylaşım olmuş keyifle okudum. en başta bunun için teşekkür ederim Yusuf kardeş.
    demişsin ya :
    "Öyle bir karışıyor ki kafam, herşey anlamını yitiriyor..." diye. işte her şeyin anlamını yitirdiğini hisseden yüreklerin özlemi, hayatı anlamlı kılacak şeylere oluyor daha çok. bu şeyler neler ? En okkalı soru bu. senai abi bu işte profesyonel tabi. sen de çok güzel bulup çıkarmışsın cevapaları. sonsuzluğadır bizim özlemimiz. sonlu hayatın en muhteşemini dahi reddetmeye hazırız sade bir sonsuzluk için..

    YanıtlaSil
  2. Abi yapma, ağlatma bizi :) Bu kadar ara da verme, özlüyoruz seni;)

    YanıtlaSil